Halk arasında “Göz tansiyonu” veya “Karasu hastalığı” olarak da bilinen glokom, çoğu zaman sinsi bir şekilde ilerleyen göz rahatsızlığıdır. ...
Halk arasında “Göz tansiyonu” veya “Karasu hastalığı” olarak da bilinen glokom, çoğu zaman sinsi bir şekilde ilerleyen göz rahatsızlığıdır.
Aile öyküsünün ve ileri yaşın başlıca risk faktörü olduğu bu hastalıkta uygulanacak tedavilerle glokomunun ilerlemesinin önüne geçilebileceği ancak meydana gelen sinir tahribatının düzeltilemeyeceği bilinmelidir. Bu sebeple glokom hastalığında erken tanı konulması ve rutin kontrollerin aksatılmaması büyük önem taşır. Memorial Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Koray Gümüş, glokom ile ilgili bilgi verdi.
Hasar kalıcı hale gelebilir
Göz içi basınç yüksekliğine bağlı olarak meydana gelen görme sinirinin ilerleyici tahribatı olan glokom, bazı durumlarda göz içi basıncı normal değerlerde olan kişilerde de görülebilmektedir. Genetik nedenlerle oluşabilen glokomun başlıca nedeni gözde bulunan drenaj kanallarının tıkanması veya bazı yapısal bozukluklar sonucunda işlevselliğini kaybetmesidir. Oluş mekanizmasına, ortaya çıkış zamanına ve gözün yapısına göre farklı şekilde sınıflandırılan glokomun en çok rastlanılan türü ise “açık açılı” glokom olmaktadır. Toplumun yaklaşık yüzde 1’inde ve daha çok 40 yaş üzerinde ortaya çıkan açık açılı glokomda, göz içi basıncının artış hızı nispeten yavaş olur ve hasta bunun farkına geç vardığı için oluşan hasar kalıcı hale gelir.
Glokom krizi acil müdahale gerektirir
Diğer bir tür olan ve glokom krizi olarak da bilinen “Dar açılı” glokomda ise göz sıvısının dışa akışındaki ani duraklamaya bağlı olarak göz içi basıncı hızlı bir şekilde yükselir. Bu hastalarda şikayetler ani ve belirgin olur. Göz tansiyon krizi olarak da bilinen bu duruma acil müdahale edilmesi gerekir. Aksi halde hastalarda kalıcı körlük oluşur.
Yetişkinlerde hiçbir bulgu vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilir
Glokom belirtileri çocukluk ve yetişkinlik çağında farklı şekilde görülür. Çocukluk çağında ortaya çıkan glokomun en yaygın belirtisi kornea çapının normalden geniş olması, ışığa duyarlılık ve göz sulanması olurken; yetişkinlerde ise çoğu zaman belirti görülmez. Görme sinirlerinde yaklaşık yüzde 50 hasar meydana gelmeden yani başlangıç döneminde hiçbir bulgu vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilir. Ancak göz tansiyonu çok yükseldiğinde bazı hastalarda şiddetli ağrı, kusma, kızarıklık ve görme azalması gibi belirtiler görülebilir. Bu durum acil müdahaleyi gerektirir.
Erken teşhis kalıcı körlükten kurtarır
Glokomun görme sinirlerinde meydana getirdiği tahribatın geri dönüşü olmadığından hastalığın erken teşhisi büyük öner taşır. Bu sebeple 40 yaş üzerindeki kişilerin yılda bir kez, aile öyküsü olanların ise 6 ayda bir mutlaka rutin göz muayenesi yaptırması gerekmektedir. Hastalığın geç teşhis edilmesi telafisi mümkün olmayan görme kayıplarına ve körlüğe neden olabilmektedir.
İleri yaş ve aile öyküsü tanı koymaya yardımcı olur
Glokom hastalığının en önemli risk faktörleri arasında aile öyküsü ve ileri yaş bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, göz içinde psödoeksfoliasyon materyalinin bulunması da önemli bir glokom risk faktörüdür. Hastalarda diyabet, sistemik hipertansiyon, uyku apnesi mevcudiyeti ve sigara tüketimi de glokomla ilişkili olabilmektedir. Tanı konulmasında aile öyküsü önem taşımaktadır. Ancak yapılacak testler ile bu hastalık belirlenebilir.
Tedavi glokom türüne göre farklılaşıyor
Açık açılı glokom hastalığının tedavisinde göz içi basınç düşürülerek, görme sinirindeki tahribatın ilerlemesi durdurulur veya yavaşlatılır. Tedavide yer alan ilaçların mutlaka doktor kontrolünde ve ömür boyu kullanılması gerekmektedir. Topikal ilaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda lazer ya da farklı cerrahi tedaviler de uygulanabilmektedir. Dar açılı glokomun tedavisi is acil ve farklıdır. Kriz çoğunlukla öncelikle tıbbi müdahale ve ardından cerrahi tedavi gerektirir. Glokom tedavilerinin tümünün amacı gözün mevcut durumunu korumaktır.
Yapılan tüm tedavilerde amaç gözün var olan durumunun korunmasıdır. Tedaviler ile glokom hastalığında oluşmuş hasarın düzeltilemeyeceği, ancak zamanında yapılan tedavi ile gelecekte oluşabilecek hasarların önüne geçmenin mümkün olabildiği unutulmamalıdır. Bu sebeple rutin göz muayeneleri ve takip ihmal edilmemelidir.
Suya dalma ve vücudu zorlayan bazı hareketler glokomu kötü yönde etkileyebilir
Sağlıklı vücutta glokomun kötüleşme hızı yavaşlayacağı için hastalara spor yapılması önerilir. Ancak pigment dispersiyonu sendromu ve bunun sonucu gelişecek pigment glokomu adı verilen özel bir glokom tipinde hastaların ağır sporlardan kaçınması gerekmektedir. Hastalar spor yapmadan önce sahip olduğu glokom çeşidini mutlaka doktoruna sormalıdır. Ayrıca dalma sporu ve vücudu zorlayan bazı hareketler (örneğin bazı yoga pozisyonları) göz içi basıncını artırarak glokoma olumsuz etki edebilmektedir.
Hiç yorum yok
Yorumlarınızı bekliyoruz